top of page

Evanjelizm’in Neliğine Dair: Tanımlama Problemleri

Ramazan Çalkan

Evanjelizm’in Neliğine Dair: Tanımlama Problemleri


İnsan, yaşamak için hayatı ve evreni yorumlarken önce dünyayı bir şekilde tanımlamak zorunda kalmaktadır. Tanımlama problemleri, dilin, benimsenen kültürün, bireysel ve toplumsal deneyimlerin etkisiyle şekillenebilmektedir. İnsanın kendisini ve çevresine yönelik tanımlamaları çoğu zaman sabit ve kesin olmaktan çok, sürekli değişen, bağlama, zemine ve zaman dilimine göre farklılık gösteren imlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle sosyal kimlikler, toplumsal normlar, inançlar ve değerler, kişinin kendini ve diğerini nasıl tanımladığı üzerinde belirleyici role sahiptir. Bu da, insanların kendilerini ve diğerlerini tanımlama çabasında sıklıkla çelişkili veya birbirini dışlayan tanımlarla karşılaşmalarına neden olabilmektedir.

Böylesi çelişkili tanımlama tecrübesine sahip kavramlardan birisi de Evanjelizm’dir. Evanjelizm, bir şemsiye dini anlatı olarak bünyesinde bir çok ırksal ve etnik grup barındırmakta ve çok farklı mezhepsel tutumları ihtiva etmektedir. Anlatı olarak, genellikle İncil’in mutlak otoritesine, bir tecrübe olarak yeniden doğuşa (Born-Again) ve İsa Mesih'e mutlak imanla kurtuluşun mümkün olduğuna vurgu yapmaktadır. Evanjelizm’i tanımlamak, Evanjelik anlatının ana özelliklerini tespit etmek kadar kolay değildir. Nitekim Evanjelik kitlede benimsenen  inançlar özelinde birçok temel konuda farklı görüşler bulunmaktadır. Irk, ekonomi ve sosyal adalete bakış açıları gibi hususlar bunların birkaçıdır. Bu bağlamda bazı Evanjelikler, toplumsal adaletin önemini vurgularken, diğerleri daha çok bireysel kurtuluş ve kişisel dönüşümü öncelemektedir. Bu farklılıklar, hareketin içinde daha geniş yelpazede toplumsal ve siyasi yaklaşımları ve dahası kırılmaları beslemektedir.

Kurtuluş anlayışı, kutsal kitap yaklaşımı ve ilahi mucizeler, temel farklılık noktalarından birkaçıdır. Bir grup, kurtuluşun yalnızca imanla ve Tanrı’ya olan bireysel bağlılıkla elde edileceğini savunurken, başka bir grup, sosyal adaletin de kurtuluş yolunda önemli bir rol oynadığını ifade etmekte ve inananları Evanjelik mirasın keşfine yani sosyal adalete olan bağlılığa davet etmektedir. Bu görüş ayrılıklarının, Evanjelik’lerin toplumsal sorumluluklar ve politikaların Evanjelik inançla nasıl uyumlu olması gerektiği konusunda farklı tutumlar benimsemelerine yol açmasının yanında  siyasi kutuplaşma ve iç kırılmaları derinleştirdikleri de görülmektedir. Ayrıca, kutsal kitap ve ilahi mucizeler hakkındaki anlayışlar da büyük çeşitlilik göstermektedir. Bazı Evanjelik’ler kutsal kitabın harfiyen doğru ve Tanrı tarafından olduğunu savunurken, diğerleri metnin tarihsel ve kültürel bağlamlarını dikkate alarak daha esnek bir yaklaşım benimsemektedir. İlahi mucizelerin doğası konusunda da benzer farklılıklar mevcuttur; bazı Evanjelikler mucizelerin hala aktif olduğuna inanırken, diğerleri bunun yalnızca erken kilise dönemine özgü olduğunu ifade etmektedir. Bu tür görüş ayrılıkları, Evanjelizm içindeki teolojik çeşitliliği derinleştirmesinin yanında bütüncül bir tanımlama çabasını da akamete uğratmaktadır.

Evanjelizmin tanımlanmasındaki temel zorluklardan bir diğeri, hareketin sosyal, politik ve dini meseleler karşısındaki çeşitlenen tutumlarıdır. Evanjelik inançlar, genel olarak İncil’in öğretilerine dayanmakla birlikte, bu öğretilerin toplumsal sorunlarla nasıl ilişkilendirileceği konusunda büyük bir çeşitlilik söz konusudur. Örneğin cinsiyet ve cinsellikle ilgili konularda Evanjelikler arasında belirgin görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bazı Evanjelikler, sosyal adaletin ve cinsiyet eşitliğin teşvik edilmesinin Hristiyanlık öğretisinin “olmazsa olmaz gerekliliği” olduğunu savunurken diğerleri daha tutucu tutumlar benimsemekte ve geleneksel toplumsal normları savunmaktadır.

Evanjelizm’i tanımlama zorluğu noktasında bir diğer önemli husus ise Evanjelik anlatıda merkezi bir liderlik yapısının olmamasıdır. Bu durum, hareketin esnek bir şekilde farklı coğrafyalarda ve kültürel bağlamlarda şekillenmesine yol açmakta ve ulusötesi Evanjelik kimliğin şekillenmesinde ve sürdürülmesinde önemli rol oynamaktadır. Her ne kadar Evanjelik kitle üzerinde mutabık kalınmış bir inanç sistemine (İncil’in otoritesi, Born-again tecrubesi ve İsa Mesih'e mutlak imanla kurtuluş)  sahip olsa da, toplumsal ve politik meselelerdeki farklı  yaklaşımlar, hareketin (loosely affiliated) gevşek bir şekilde bağlantılı bir yapıda olmasına neden olmuştur. Bu da, Evanjeliklerin birbirlerinden bağımsız olarak çeşitli sosyal ve siyasal hareketlerde yer alabilmelerine, birbirleriyle farklı hatta zaman zaman zıt tutumlar sergileyebilmelerine ve söz konusu tutumlara gerekçeleri aynı teolojik kaynaktan devşirmelerine olanak tanımaktadır.

Benzer şekilde Evanjelikler, birçok noktada farklı mezheplere ve alt-dinsel gruplara ait bireylerden oluşmaktadır. Bugün gördüğümüz (içeriden) genel tanımlamalar çoğunlukla kendisini Evanjelik olarak tanımlayanlara yönelik olup, sadece onları kapsamaktadır. Bu tanımlamalar, Evanjelik inançların temellerini ve pratiğini belirlerken  her Evanjelik grubun farklı kültürel ve teolojik bağlamlarda farklılık gösterebileceği akıllardan çıkarılmamalıdır. Son yıllarda Evanjeliklerin sıklıkla siyasi olarak muhafazakar, Beyaz Hristiyanlık ve Cumhuriyetçi Parti ile ilişkilendirilmesi de bütüncül bir tanımlama çabasını zorlaştırmakta ve genelgeçer bir tanımlama yapmayı zorlaştırmaktadır.

Peki bütün bu tanımlama problemlerinin ışığında Evanjelizm nedir? Evanjelizm bir anketçi için bir dini eğilim ya da politik kimlik olarak ön plana çıkarken bir Amerikan tarihçisi için Amerikan anlatı’sının en temel taşlarından birisidir. Yine benzer şekilde bir anket Evanjeliklerin oranını % 60 bulurken diğeri % 25, % 40 ya da % 15 bulabilmektedir. Bu da bizleri bir sonraki yazıda ele alacağımız Evanjelizm tanımlamalarına götürmektedir. Kullanılan tanıma göre Evanjelizm algısı şekillenmekte ve bu tanımlama çabası, tanımlayanın içkin değerlerinden beslenmektedir.


Ramazan ÇALKAN

bottom of page