top of page

İsrail'de Artan Katar Rahatsızlığı

Ozan DUR

İsrail’de Artan Katar Rahatsızlığı


Katar ve İsrail ilişkileri gayri resmi olarak ve ticaret amaçlı 1996’da kurulmuştur. İsrail’in Gazze’de masum sivilleri katlettiği uzun savaş dönemlerinde bu ilişkiler gerilemiştir. Katar’ın Hamas’a olan desteği İsrail ile ilişkilerini gerse de İsrail’li yönetici elitler Katar ile diyalog kanallarını açık tutmuşlardır. Peres ve Ehud Barak Katar’ı ziyaret eden meşhur Yahudi liderlerdendir. 80’li yıllarında sonunda doğal kaynaklarında keşfedilmesiyle dünya sahnesinde önemli bir aktör haline gelmiştir. 95’te emirliği üstlenen Hamed Bin Halife Âl-i Sani ile birlikte Katar dünyaya açılan bir oyuncu olmaya başlamıştır. Bu tarihlerde atılan iki önemli adım bugün de hala ne kadar isabetli olunduğunu gösteriyor. Bunlar Katar Havayolunun kurulması ve El-Cezire’nin açılması idi. Her ikisi de dünya ölçeğinde en iyiler arasına yükselecekti. İsrail ile ilişki kurma isteği Katar’dan gelmiş ve İsrail ABD’ye giden yol olarak görülmüştür. Bugün Avrupa dahi şuan ki küresel güvenlik krizi atmosferinde bile İsrail’i ABD ile olan ilişkilerinden dolayı önemli bir araç olarak görmektedirler. Bu bağlamda Katar dünyanın sayılı etkin güçlerinden biri olabilmiş ve politikalarıyla İsrail tarafından yakından takip edilen bir ülke haline gelmiştir. İsrail, en çok Hamas’ın Katar tarafından desteklenmesine ve El-Cezire’nin Arap toplumundaki ve Avrupa’daki etkisinden rahatsızdır. Bu kadar küçük bir ülkenin diplomasi ve medya alanında bu kadar öncü olması şaşılacak bir şeydir Yahudiler için. İsrail düşünce kuruluşlarında sürekli El-cezire ve Katar konusunda son zamanlarda yazılar çıkmakta ve paneller yapılmaktadır. Katar, Yahudiler tarafından İsrail’in yarısı kadar büyüklükte olmakla ve dünyada bir “gözyaşı damlası” gibi küçük olmakla değerlendirilmektedir.[1] ABD ile olan yakın ilişkileri dolayısıyla da İsrail tarafından endişe ile izlenmektedir. İsrail rekabet halindeki ülkelerin ABD ile olan ilişkilerini endişe ile izliyor. ABD’de artan Katar etkisi bu bağlamda Yahudi elitleri rahatsız etmektedir. İsrail de özellikle çalışmalarını ABD politikaları ile uyuşacak şekilde yürütmeye ve stratejik alanlara daha çok yatırım yapmaya çalışmaktadır.

İsrail devlet aklının algıladığı düşman türlerinden birside “Radikal İslam’dır. Radikal İslam dedikleri şey ise Hamas ve İran ile akıllarında özdeşleşen bir İslam anlayışıdır. Filistin konusunda tarihte farklı aktörler kendisine yer buldu. Araplar ve özellikle Suudlar’ın adeta petrolü “silah” olarak kullanma eylemi de zihinlerde hala tazedir. Suudlardan çok sonra Türkiye ve Katar, Filistin konusunda aktif politikalar yürütmeye başladılar. Türkiye ve Katar’a yönelik çıkan eleştirel ve “kötülemeci” haberlerin sayısında da özellikle Mavi Marmara’dan sonra artış vardır. Batı tarafından örnek olarak gösterilen ülke Türkiye Mavi Marmara’dan sonra farklı bir şekilde dünyaya lanse edilmiştir. İsrail bununla birlikte lobi ve medya gücünü kullanarak bu aktörleri caydırmaya çalışmaktadır. Netanyahu Trump ile Suriye konusunda Türkiye’ye karşı söylemlerde bulunması bu şekilde okunabilir. Trump ise Netanyahu’ya makul ol çağrısında bulunmuştur. Katar şuan El-cezire’yi çok aktif kullanıyor ve İsrail ise bu durumdan rahatsızdır. İsrail’de üç hafta önce çıkan video haberde şu ifadeler kullanıldı “Bu (Katar) güvenebileceğin bir aktör değil; bir eliyle seninle iş yaparken diğer eliyle bıçağı çeviren bir aktör”[2] Bu tarz ifadelerle Katar adeta “demonize” edilmekte yani şeytanlaştırılmaktadır.

İsrail, Moderate Arap States dedikleri ılımlı Arap Ülkeleri diye çevirebileceğimiz ülkeler ile iyi ilişkiler geliştiriyor. İsrail Dış İşleri Bakanı Gideon Saar 2025’in 19 Nisanında İngilizlerle görüşme yaptı ve basına demeç verdi. Avrupa’da artan Müslüman Kardeşler etkisinden rahatsız olduğunu belirtti. İsrail, Katar ve Türkiye’nin bu ideolojiyi savunduğunu ve onu Mısır’da iktidara getirme amaçlarında olduğunu iddia etmektedir. Bununla beraber bugün yayınlanan FDD’nin yazısında geleneksel olarak Avrupa, Türkiye tehdidiyle endişelendirilmektedir. Bu “gerilimli rekabetsel” ilişkilerin ilerde ne gibi sonuçlarının olacağını bilemeyiz. Suudlar İran’a “gerilimli rekabete” girdikten sonra Yemen’de İran ve Suudlar büyük bir çatışmaya girdiler. Birbirlerini zayıflattılar ve milyonlarca insanın yerinden edilmesine ve birçok masumun da ölmesine sebep oldular.

İsrail geçtiğimiz günlerde yayınladığı analizde yine Katar’ı hedef aldı. Bu Analizde Katar’ın “Kıskaç Doktrini”ni uyguladığı iddia edildi. “Yani bir taraftan Batı ile ilişkilerini iyileştirmeye çalışması ve bir taraftan da Batı’yı tehlikeye atacak işlere bulaşması söz konusudur”. Bir taraftan diplomasi ve arabuluculuk bir taraftan da “tehlikeli olan” Müslüman kardeşlerin desteklenmesi İsrail’de rahatsızlık uyandırdı.

Günümüzde de Netanyahu’nun Katar tarafından fonlanması yani Katargate skandalı gündemdedir. Katargate skandalı ise Netanyahu’nun iki kez yardımcıları vasıtasıyla Katar’dan seçim süreçlerini fonlaması için yardım alması meselesidir. Bu mesele İsrail gündemini uzun bir süre rahatsız etmiştir ve Likud muhaliflerinin elini güçlendirmektedir. İsrail’de Yahudi sol görüşlü partiler Netanyahu’ya karşı eleştiri dozunu bu süreçte artırdılar. Netanyahu zaten yolsuzluklar ile gündemdeydi ve belki de bu olay onun yerine başka bir ismin geçmesine neden olabilecektir. Son yapılan bir ankette Bennet’in Netanyahu’dan daha yüksek oy aldığı dile getirilmiştir. Bu durumda Netanyahu’nun siyasi süreçte daha da zorlanacağı düşünülebilir.


Ozan Dur

[1] https://jiss.org.il/en/levi-qatars-next-move/

[2] https://www.youtube.com/watch?v=qb7ui_TsObg

bottom of page